Risale-i Nur Kavramlar Sözlüğü - Kırmızı Kitaplar Antalya
Risale-i Nur Külliyatı'nda geçen önemli kavramların açıklamaları ve geçtiği yerler.
Kalp (Kalb)
İnsanın manevi merkezi, iman ve marifetin mahalli, hissiyatın ve latifelerin kaynağı olan ruhani bir cevherdir. Maddi kalbin ötesinde bir anlam taşır.
Kalp, Risale-i Nur'da sadece kan pompalayan bir organ olarak değil, insanın manevi yönünün merkezi olarak ele alınır. İmanın yeri kalptir; marifetullah, muhabbetullah gibi ulvi duygular kalpte neşvünema bulur. Kalp, aynı zamanda iyi ve kötü düşüncelerin, ilhamların ve vesveselerin de mücadele alanıdır. "Ayna-i Samed" olarak da tabir edilen kalp, eğer temiz tutulur, iman nuruyla aydınlatılır ve zikirle parlatılırsa, ilahi tecellilere mazhar olabilir. Ancak günahlar, gaflet ve dünyaya aşırı meyil kalbi karartır ve manevi hassasiyetini köreltir. Risale-i Nur, kalbin bu manevi önemini vurgulayarak, onun ıslahı ve hastalıklarından (kin, haset, kibir, riya gibi) temizlenmesi için yollar gösterir. Sağlam bir kalp, sağlam bir imanın ve istikametli bir hayatın temelidir.
Kalp Hayatı
İman nuruyla aydınlanmış kalbin manevi diriliği
Risale-i Nur'a göre "Kalp, letaif-i insaniyenin merkezidir". 26. Söz'de "Kalbin fethi ve ihyası" bahsiyle, kalbin "zikir" ve "tefekkür" ile canlandığı izah edilir. "Mümine şecere-i tuba" misali kalbin, "iman meyveleri" vermesi için "marifet suyu" ile sulanması gerektiği vurgulanır. Kalbin paslanması "günahlar", cilalanması ise "istiğfar" iledir.
Kemal
Allah'ın mükemmelliği ve eksiksiz sıfatları
Risale-i Nur'da Kemal "Sıfat-ı İlahiyye'nin nihayetsizliği" olarak tanımlanır. 32. Söz'de "Kemal-i İlahî"nin "noksan sıfatlardan münezzeh" oluşu ispat edilir. "Kâinattaki nizam ve intizam"ın kemal delili olduğu gösterilir. "İnsanın kemali"nin "Esmâ-i Hüsnâ'ya ayna olmak"la mümkün olduğu belirtilir.
Marifet
Allah'ı ve hakikatleri tanıma ilmi
Risale-i Nur'da marifet "İmanın inkişafı ve tahakkuku" olarak tanımlanır. 20. Söz'de "Marifetullah'ın dört menbaı" (kâinat, Kur'an, Peygamber, vicdan) izah edilir. "Her bir zerrenin lisan-ı haliyle marifet dersi vermesi" örneğinde olduğu gibi, "tevhidi ispat" yöntemleri gösterilir. "Marifetin kemali"nin "muhabbetullah"la neticeleneceği vurgulanır.
Marifetullah
Allah'ı (c.c.) isimleri, sıfatları, fiilleri ve sanatı ile tanıma, bilme ve O'nun sonsuz büyüklüğünü, kemalini ve cemalini idrak etme ilmi ve halidir.
Marifetullah, Risale-i Nur'un temel gayelerinden biridir ve imanın en yüksek mertebesi olarak kabul edilir. Sadece Allah'ın varlığını bilmek değil, O'nu Kur'an-ı Kerim'in ve kainat kitabının ders verdiği şekilde, Esmâ-i Hüsnâsı (güzel isimleri) ve sıfatları ile tanımak, kainattaki her bir varlıkta O'nun isimlerinin ve fiillerinin tecellilerini müşahede etmektir. Bu tanıma, kuru bir bilgiden ziyade, kalbî bir şuur, hayret, muhabbet ve takdis hisleriyle birleşen canlı bir idraktir. İnsan, kainatı bir kitap gibi okuyarak, her bir atomdan galaksilere kadar her şeyin Allah'ın varlığına, birliğine, ilmine, kudretine ve hikmetine işaret ettiğini anlar. Risale-i Nur, bu tefekkür yolculuğunda rehberlik ederek, aklı ve kalbi tatmin eden deliller sunar ve imanı taklitten tahkike çıkararak marifetullah ufkunu açar.
Meşveret
İstişareye dayalı kolektif akıl prensibi
Risale-i Nur'da meşveret "şûrâ-yı hakiki" olarak tanımlanır. 13. Lem'a'da "Meşveretin fazileti ve adabı" detaylandırılır. "Hakikat re'yi çoğunlukta aranmalı" prensibi ve "ehliyet" şartı vurgulanır. Emirdağ Lahikası'nda "Asr-ı saadet meşveret modeli" örnek gösterilerek, modern yönetim sistemlerine ışık tutulur.
Müsbet Hareket
Yapıcı ve uzlaştırıcı davranış tarzı
Risale-i Nur'da müsbet hareket "şiddet ve tahrib yerine ikna ve tamir" prensibi olarak tanımlanır. Emirdağ Lahikası'nda "Asayişi muhafaza" ve "fitneye karşı temkin" vurgulanır. "Hakikatlerin kılıçsız fethedilmesi" gerektiği, "muhabbet fedailiği"nin esas alınması gerektiği belirtilir.
Nefis (Nefs-i Emmare)
İnsanın içinde bulunan ve onu sürekli kötülüğe, günaha ve dünyevi zevklere sevk etmeye çalışan kuvvettir. Terbiye edilmediği takdirde insanı helakete sürükleyebilir.
Nefis, insanın en büyük imtihanlarından biridir. Kur'an-ı Kerim'de "Nefs-i Emmare" (kötülüğü emreden nefis) olarak da geçer. Risale-i Nur, nefsin mahiyetini, desiselerini ve onu terbiye etmenin yollarını çeşitli bahislerde ele alır. Nefis, daima kendi heva ve heveslerinin peşinden gitmek, Allah'ın emirlerine karşı tembellik göstermek ve yasaklarına karşı meyil duymak ister. Onu terbiye etmenin yolu, öncelikle onun hilelerini tanımak, sonra da riyazet (nefsin arzularını kırma), ibadet, zikir, tefekkür ve Sünnet-i Seniyye'ye ittiba ile onu meşru dairede tutmaktır. Terbiye edilmiş bir nefis (Nefs-i Mutmainne gibi), insanı hayra ve Allah'a yakınlığa sevk eden bir kuvvete dönüşebilir. Nefisle mücadele (cihad-ı ekber), müminin hayat boyu süren en önemli vazifelerinden biridir.
Nefis Terbiyesi
İnsanın benliğini İslam ahlakıyla disipline etme süreci
Risale-i Nur'da nefsin "emmare" mertebesinden "mutmainne" mertebesine yükselmesi, "Ubûdiyet" ve "Riyazet" ile mümkün görülür. 29. Lem'a'da "Nefis Muhasebesi" başlığı altında nefsin hileleri ve terbiye metodları detaylandırılır. "Nefis, daima enâniyeti okşar" prensibinden hareketle, "tevazu" ve "şükür" silahlarıyla terbiye edilmesi gerektiği vurgulanır.
Nübüvvet
Allah Teala'nın, kullarına emir ve yasaklarını bildirmek, onları doğru yola iletmek ve ilahi mesajları tebliğ etmek üzere seçtiği peygamberlik müessesesidir. Hususan Hz. Muhammed'in (a.s.m.) peygamberliğidir.
Nübüvvet, imanın altı esasından biridir. Allah'ın rahmetinin bir tecellisi olarak, insanlar arasından seçilmiş mümtaz şahsiyetler olan peygamberler aracılığıyla insanlığa hidayet rehberleri gönderilmiştir. Risale-i Nur, başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) olmak üzere tüm peygamberlerin hakkaniyetini ve peygamberlik müessesesinin zaruretini aklî ve naklî delillerle ispat eder. Özellikle On Dokuzuncu Söz ve On Dokuzuncu Mektup (Mucizat-ı Ahmediye Risalesi), Hz. Muhammed'in (a.s.m.) peygamberliğini binlerce mucize ve delille ortaya koyar. Nübüvvet olmadan, insanın Allah'ı doğru tanıması, O'na nasıl ibadet edeceğini bilmesi ve ahiret hayatına hazırlanması mümkün değildir. Peygamberler, getirdikleri ilahi mesajlarla ve yaşadıkları örnek hayatlarla insanlığa en güzel modeli sunarlar.
Nur ve Zulmet
Manevi aydınlık ile karanlığın mücadelesi
Risale-i Nur'da nur "iman ve hidayet", zulmet ise "küfür ve dalalet" manasında kullanılır. 24. Söz'de "Nur ve zulmetin mücadelesi" tabiat olayları üzerinden temsilî bir şekilde izah edilir. "Hakikat güneşi"nin batmayacağı, "zulmet"in ise geçici olduğu vurgulanır. "Ehl-i imanın nurani cemaati" ile "ehl-i dalaletin zulümatlı güruhu" arasındaki tarihî mücadele anlatılır.
Rahmet
Allah'ın (c.c.) sonsuz merhameti, bağışlaması, lütfu ve mahlukatına karşı şefkatle muamele etmesidir. Rızık vermek, hidayet etmek, affetmek gibi tecellileri vardır.
Rahmet, Allah'ın en geniş ve kuşatıcı sıfatlarından biridir. Besmeledeki "Rahmân" ve "Rahîm" isimleri bu sonsuz rahmeti ifade eder. Risale-i Nur, kainatın tamamının Allah'ın rahmetinin bir eseri olduğunu, her bir canlının ihtiyacının en mükemmel şekilde karşılanmasının, rızıklarının umulmadık yerlerden gönderilmesinin, günahkârların hemen cezalandırılmayıp tövbe için mühlet verilmesinin hep bu rahmetin tecellileri olduğunu belirtir. Rahmet, sadece müminlere değil, inanmayanlara da dünyada şamildir (Rahmân isminin tecellisi olarak). Ahirette ise özellikle müminlere yönelik daha hususi bir tecelli gösterecektir (Rahîm isminin tecellisi olarak). Risale-i Nur, özellikle Altıncı Söz'de ve birçok duasında Allah'ın rahmetinin genişliğine sığınmayı ve O'ndan ümit kesmemeyi telkin eder.
Risalet-i Ahmediye
Hz. Muhammed'in (Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun) peygamberlik görevi, O'nun Allah tarafından insanlığa gönderilmiş son ve en büyük elçi oluşu ve getirdiği mesajın evrenselliğidir.
Risalet-i Ahmediye, nübüvvet kavramının en zirve noktasını ve özel olarak Hz. Muhammed'in (a.s.m.) misyonunu ifade eder. Risale-i Nur, O'nun peygamberliğinin hakkaniyetini binlerce delille ispat eder. Bu deliller arasında Kur'an-ı Kerim'in mucizeliği, O'nun gösterdiği sayısız hissî ve manevî mucizeler, getirdiği dinin mükemmelliği, ahlakının yüceliği, O'ndan önceki peygamberlerin O'nu müjdelemesi ve O'nun yetiştirdiği ashab-ı kiram gibi nurlu bir cemaat sayılabilir. Risalet-i Ahmediye, sadece belirli bir kavme değil, tüm insanlığa ve hatta cinlere gönderilmiş evrensel bir mesajdır. O'nun getirdiği Kur'an ve Sünnet-i Seniyye, kıyamete kadar geçerli olacak hidayet rehberleridir. O'na iman etmek, nübüvvet zincirinin son halkasına ve en mükemmeline iman etmek anlamına gelir.
Ruhun Tekamülü
İnsan ruhunun manevi mertebelerde yükselişi
Risale-i Nur'da ruhun tekamülü "ubudiyet" ve "marifet" merdivenleriyle açıklanır. 24. Mektup'ta "Ruhun mahiyeti ve terakkisi" bahsinde, ruhun "kesret aleminden vahdet alemine" doğru seyrü sülûku anlatılır. "Ruh, Sultan-ı Kâinat'ın hademesi olduğu" vurgusuyla, onun "a'mâl-i saliha" ile kanatlanacağı ifade edilir.
Sabır
Başta ibadetlerin meşakkatine, günahlardan uzak durmaya ve musibetlere karşı olmak üzere, hoşa gitmeyen durumlar karşısında metanet göstermek, sızlanmamak ve Allah'ın (c.c.) takdirine rıza göstermektir.
Sabır, imanın yarısı olarak kabul edilen çok önemli bir ahlaki erdemdir. Risale-i Nur, sabrı üç temel alanda ele alır: 1) İbadetlerin yerine getirilmesindeki güçlüklere karşı sabır. 2) Günahlara karşı sabır, yani nefsin arzularına direnerek haramlardan uzak durmak. 3) Musibetlere ve zorluklara karşı sabır, yani isyan etmeden, şikayet etmeden Allah'tan gelen imtihanlara karşı metanetli durmak. Sabır, acizlik ve çaresizlik içinde beklemek değil, aktif bir direniş ve Allah'ın yardımını umarak sebat etmektir. Risale-i Nur, musibetlerin altında yatan hikmetleri (günahlara kefaret, manevi derece artışı, Allah'a yakınlaşma gibi) göstererek sabrı kolaylaştırır. Sabredenlerin Allah ile beraber olduğu ("Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." Bakara Suresi, 153) müjdesi, müminler için en büyük teselli kaynağıdır.
Şefkat
Allah'ın (c.c.) başta insanlar olmak üzere tüm mahlukatına karşı olan sonsuz merhameti, acıması ve koruyuculuğu. İnsanlar arasında ise başkalarının derdiyle dertlenme, yardım etme ve acılarını paylaşma duygusudur.
Şefkat, Risale-i Nur'da Allah'ın en parlak ve en geniş kapsamlı isimlerinden biri olan "Rahmân" ve "Rahîm" isimlerinin bir tecellisi olarak ele alınır. Özellikle annelerin yavrularına karşı gösterdiği karşılıksız ve fedakârane şefkat, Allah'ın sonsuz şefkatinin küçük bir numunesi olarak sunulur. Risale-i Nur, kainattaki her bir varlığın, en küçüğünden en büyüğüne kadar, ilahi bir şefkatle korunduğunu, rızıklandırıldığını ve terbiye edildiğini gösterir. Peygamberlerin gönderilmesi, kitapların indirilmesi de bu ilahi şefkatin en büyük delillerindendir. Müminler için şefkat, sadece insanlara değil, hayvanlara ve hatta bitkilere karşı bile hassasiyet göstermeyi içerir. Bu, imanın getirdiği bir rikkat-i cinsiye (aynı cinsten olanlara karşı duyarlılık) ve kalbî bir yumuşaklıktır. Şefkat, gadabı ve nefreti değil, merhameti ve affediciliği besler.
Şeriat
İlahi kanunların bütünü ve evrensel nizam
Risale-i Nur'da şeriat "İslam'ın nizam-ı esasiyesi" olarak tanımlanır. 26. Söz'de "Şeriatın üç daire-i azîmesi" (ibadet, muamelat, ukubat) izah edilir. "Şeriatın tazeliği ve ebediyeti", "kâinat şeriatıyla" uyumu vurgulanır. Münazarat'ta "Şeriatın sosyal adalet prensipleri" somut örneklerle açıklanır.
Sırat-ı Müstakim
Allah'ın (c.c.) rızasına ulaştıran en doğru, en kısa ve en güvenli yol; ifrat ve tefritten uzak, dengeli ve istikametli İslam yoludur.
Sırat-ı Müstakim, Kur'an-ı Kerim'de Fatiha Suresi'nde her gün defalarca talep ettiğimiz "dosdoğru yol"dur. Risale-i Nur, bu yolun Kur'an'ın ve Sünnet-i Seniyye'nin gösterdiği, ifrat (aşırılık) ve tefritten (ihmalkârlık) uzak, vasat (orta, dengeli) bir yol olduğunu belirtir. Bu yol, hem dünya hem de ahiret saadetine ulaştırır. İnsanın fıtratındaki tüm duygu ve kabiliyetleri meşru dairede kullanarak, Allah'ın rızasına uygun bir şekilde yaşamasıdır. Sırat-ı Müstakim'de kalmak, nefis ve şeytanın saptırmalarına karşı sürekli bir teyakkuz ve mücadele gerektirir. Risale-i Nur, bu yolda sebat etmenin ve istikameti muhafaza etmenin önemini vurgular ve bunun için gerekli olan imanî ve ahlâkî esasları ders verir.
Sırr-ı İmtihan
İnsanın dünyada denenme hikmeti ve sırrı
Risale-i Nur'da imtihan sırrı "Hikmet-i İlahiyye"nin temel esaslarından sayılır. 24. Söz'de "Dünya meydan-ı imtihanı" tabiriyle, insanın "cüz'i irade" sırrınca denenmesi izah edilir. "Hayır ve şerrin imtihan için verilmesi", "hürriyet" ve "mesuliyet" dengesiyle açıklanır. İmtihanın "ebedi saadet"in kazanılmasına vesile olduğu vurgulanır.
Şükür
Allah'ın (c.c.) verdiği sayısız nimete karşı minnettarlık duymak, bu nimetleri O'ndan bilmek ve O'nun rızasına uygun şekilde kullanmaktır.
Şükür, sadece dil ile "Elhamdülillah" demekten ibaret değildir; aynı zamanda kalbî bir minnettarlık ve amellerle bu minnettarlığı göstermektir. Risale-i Nur, şükrün üç mertebesinden bahseder: 1) Nimeti Allah'tan bilmek (kalbî şükür). 2) Bu nimeti dil ile ifade etmek ve Allah'a hamd etmek (kavlî şükür). 3) Verilen nimeti Allah'ın emrettiği şekilde, O'nun rızasına uygun yerlerde kullanmak ve israftan kaçınmak (fiilî şükür). Şükür, nimetlerin artmasına vesiledir ("Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım." İbrahim Suresi, 7). Aynı zamanda, insanın Allah ile olan bağını güçlendirir, O'na olan sevgisini ve saygısını artırır. Risale-i Nur, kainattaki her bir varlığın kendine has bir tesbihat ve şükür içinde olduğunu, insanın da bu külli şükre katılması gerektiğini ifade eder.